AHLAT MUTFAĞINDA
KIŞ
HAZIRLIĞI III
İlhami NALBANTOĞLU
13.Yüzyıl
dünyasının önemli kültür, sanat, bilim ve ticaret merkezlerinden biri olan
Ahlat, bu görkemli duruşu ve 300.000 nüfusuyla
“Kubbet-ül
İslam” olarak
tanımlanıyordu. Bu konumuyla doğal
olarak zengin bir mutfak kültürüne de
sahipti.
Ünlü
gezgin Evliya Çelebi, gerek yöre mutfağı gerekse Ahlat Mutfağı ile ilgili izlenimlerini ünlü
eseri “Seyahatname”de etraflıca anlatmaktadır. Dönemimizin ve yöremizin
ünlü bilim insanlarından Sayın Prof.Dr.Oktay Belli ve muhterem eşleri Sayın
Sühran Belli Hanımefendi çifti de, Evliya Çelebi’nin bu izlenimlerini çağımızın
değer yargıları ile farklı ve bilimsel bir yaklaşımla analiz ederek bilim dünyasına
kazandırmaktadırlar.
Tarihi
sürecin akışına koşut olarak, Anadolu’ya Ahlat’tan adımını atan Türk Ulusu,
bununla yetinmeyip Avrupa’nın içlerine kadar giderek büyük bir imparatorluk
olarak dünyanın kaderini belirleme misyonunu yerine getirmiştir.
Bu
süreç içerisinde bir dönemin parlak kenti Ahlat, zamanla önemini ve albenisini yitirerek eski
konumundan uzaklaşmak durumunda kalmıştır.
300.000
gibi dünyanın sayılı en büyük kentlerinden biri olan Ahlat’ın nüfusu 3.000’lere
kadar düşmüş ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasıyla yeniden bir toparlanma
sürecine girmiştir.
1950’li
yıllarda nüfusu 5.000’ler düzeyine çıkan Ahlatta doğal olarak eski parlak
döneminden pek çok kültürel objenin
yanında mutfak kültürüne dair izlerin de tümüyle olmasa da yeteri kadar kalmadığına
üzülerek tanık olmaktayız.
İşte
tam da o yıllarda Ahlat’ta nalbantlık mesleğini yürütmekte olan Abdullah
Nalbant Usta, Türk mutfağının en önemli unsurlarından biri olan tel
kadayıf’ın Ahlat Mutfağı’nda olmadığını görerek bu açığı kapatma çabası içine girmiştir.
Abdullah
Nalbant Usta, o dönemde gerek mutfak kültürü gerekse diğer alanlarda bir hayli
ileri düzeyde olan Diyarbakır ve Gaziantep illerine giderek buralarda kadayıf üretimi ile ilgili incelemelerde
bulundu.
Kadayıf
üretimi için gerekli olan, araç gereç ve malzemeleri satın alarak Ahlat’a getirdi.
Kadayıf
üretimi için gerekli olan malzemelere bakacak olursak:
1.Büyükçe
bakır bir sini
2.Hamur
kazanı
3.Döküm
sürgeci
4.Süzgece
doldurma kepçesi
5.Temizleme
ve toplama aparatları
Tel
kadayıfın hamuru akışkan bir şekilde
hazırlandıktan sonra süzgeçli bir kepçe ile döküm aparatına doldurulur. İyice
ısıtılmış bakır zemin üzerine dıştan başlayıp içe doğru daireler çizilerek
dökülür. Bir iki dakika içinde pişen hamur, özel toplama aparatı ile usulüne
uygun olarak toplanarak bir kenarda istif edilir.
Altı
ayı kış sezonu nedeniyle kar altında geçen Ahlat’ta, nalbantlık mesleğini icra
edemeyince hem boş zamanını değerlendirmek,
hem de Ahlat mutfağını tel kadayıf ile buluşturmak ve Ahlat insanına bu tadı tattırmak adına bu işe soyunmuştur Abdullah Nalbant
Usta.
Evinin bir köşesini bu iş için ayırdı, buraya
önce bir kadayıf fırını inşa etti, daha
sonra gerekli olan araç ve gereçleri işlevlerine göre kullanmaya başladı.
Ancak
tel kadayıf yapmaya uygun kaliteli un ve odun kömürü Ahlat’ta bulunmadığı için
bunları da gene çevre il ve ilçelerden
getirdi.
Abdullah
Nalbant Usta, kadayıf üretme işlevini sadece kış aylarında yaptığından, geri
kalan diğer altı aylık yaz döneminde gene kadayıf yeme şansına sahip
olamamıştır Ahlat halkı.
Abdullah
Nalbant Usta, uzun yıllar bu hizmeti yerine getirmiş, yaşının ilerlediği ve bu
görevi artık yapamaz duruma geldiğinde, usta çırak ilişkisi çerçevesinde yerine bir çırak bırakma arzusuyla oturduğu
mahallenin mazbut ama en fakir gençlerinden birini yanına alıp, tüm araç ve
gereçleri hiçbir karşılık beklemeksizin ona vererek yetiştirmiş, bu mesleğin
kendisinden sonra da uzun yıllar devam etmesine
olanak sağlamıştır.
Abdullah
Nalbant Usta, tel kadayıfın yanında Ahlat Mutfağına gül reçeli, gül suyu gibi başka ürünleri de
kazandırmıştır.
İstanbul’dan getirdiği çeşitli gül fideleri,
meyve ağaçları ile Ahlat’ta o dönem için olmayan pek çok bitkiye de getirerek
Ahlat Mutfağına kazandırmıştır.
50’lı
yıllardan 80’li yıllara kadar Abdullah Nalbant Usta’nın ürettiği tel kadayıf, o
yıllarda yemekleri ile ünlenen ve yörede haklı bir şöhrete sahip olan Cafer
Usta’nın Lokantası’nda da hem kent halkına hem de Ahlat’tan geçen insanlara sunulmuştur.
Abdullah
Nalbant Usta, evinin bahçesinde oluşturduğu gül bahçesi ile de bir ilki
Ahlat’a getirmiştir. Ulusal bayramlarda
yapılan resmi törenlere buradan çiçek gönderilmiştir.
Abdullah
Nalbant Usta’nın gerek Ahlat Mutfağına
olan katkıları, gerekse Ahlat Halkına sunduğu ilkler gerekse hiçbir karşılık kabul etmeden Halk
Hekimliğindeki yarım yüzyıla yaklaşan hizmetleri aynı adlı bir kitapta yayımlanmıştır.
Türk mutfağının vazgeçilmezlerinden olan
tel kadayıf, Selçuklu döneminde bilinmiyordu. İlk kez 1800’lü yılların son
çeyreğinde Bingöl civarında yaşayan Ermeni asıllı bir Türk tarafından yapılmaya
başlandı.
Bu
farklı lezzet kısa sürede çok tutundu ve usta çırak ilişkisi ile kuşaktan
kuşağa yaşayarak günümüze kadar gelmeyi başardı.
Günümüzde
bölgelere yörelere ve insanların yaratıcı güçlerine göre kadayıf çeşitli
şekillerde yapılmaya başlandı. Erzurum’da kadayıf dolması, Diyarbakır ve
Bingöl’de burmalı kadayıf, güney illerimizde künefe çeşitleri bunlardandır.
Erzurum
mutfağının seçkin ürünleri arasında yer alan Kadayıf Dolması değişik şekillerde
hazırlanmasının bir örneğidir.
Geçmiş dönemlerde ilkel usullerle yapılan tel
kadayıf günümüz koşullarında teknik olanaklarla el değmeden ve hijyenik
ortamlarda hazırlanmaktadır.
Bu sunumda yer alan bilgiler herhangi bir
kaynaktan alıntı olmayıp, özgün olarak tamamen
gözleme dayalı olarak derlenerek
hazırlanmıştır.
1940
yılından 1985 yılına kadar Ahlat Halk Hekimliğinin unutulmaz ismi olarak,
hiçbir kimseden hiçbir karşılık beklemeksizin Ahlat insanını pek çok ilkle tanıştıran
Abdullah Nalbant Usta’yı bu hizmetlerinden dolayı minnetle, rahmetle ve saygıyla anıyoruz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder