25 Temmuz 2017 Salı

İLESAM (İLMİ ESER SAHİPLERİ MESLEK BİRLİĞİ) CUMARTESİ SOHBETLERİ VE ŞİİR DİNLETİSİ “Anadolu’nun Kapısı Türkiye’nin Tapusu” İlhami NALBANTOĞLU

İLESAM (İlmî Eser Sahipleri Meslek Birliği) CUMARTESİ SOHBETLERİ VE ŞİİR DİNLETİSİ
“Anadolu’nun Kapısı Türkiye’nin Tapusu”
İlhami NALBANTOĞLU
İLESAM Ankara Şubesi tarafından düzenlenen “Cumartesi Sohbetleri ve Şiir Dinletileri” tüm hızıyla devam ediyor.  İLESAM Kültür Evi’nde aktüel konular konuşuluyor, şiirler okunuyor; sanata, kültüre dair anlar paylaşılıyor. 
İLESAM üyelerinden Rıfat Çakır’ın sunumuyla başlayan program Ahlat Kültür Sanat ve Çevre Vakfı  Başkanı İlhami Nalbantoğlu’nun “Anadolu’nun Kapısı Türkiye’nin Tapusu” isimli konuşması ile sürdü.
Konuşmasını bir sunum eşliğinde gerçekleştiren Nalbantoğlu, Ahlat hakkında pek çok fotoğraf ve bilgi paylaştı.
Ahlat Kültür Sanat ve Çevre Vakfı  Başkanı İlhami Nalbantoğlu’nun sunumundan derlediğimiz bilgileri  sizlere aktarıyoruz:
“Tarihçiler tarafından “Oğuz Taifesi Şehri” diye adlandırılan ve Ortaçağ Türk İslam dünyasının en önemli kültür ve sanat merkezlerinden biri olan Ahlat, bu özelliğinden dolayı “Kubbe-tül İslam” adı ile de anılmıştır.
Bugün ise geçmişteki bu parlak döneminden dolayı Türkiye’nin “Tapu Senedi” olarak tanımlanan Ahlat, dünü günümüze bağlayan bir köprü görevi görmektedir.
Ahlat, Doğu Anadolu’da Van Gölü’nün kuzeybatı kıyısında Bitlis İli’ne bağlı 25.000 nüfuslu tarihi bir kenttir. Yüzölçümü 1044km.karedir. Eski adı Hilat olan Ahlat’ın eski kent merkezi 4,5 km. eninde 11 km. boyunda, yaklaşık 49,5 km. karelik bir alan üzerinde kurulmuş 9 mahalleden oluşuyordu.
Oya gibi süslenmiş anıt mezarların kimilerinin boyu 4 m.yi bulmaktadır. Temsil ettiği kişinin statüsü ile orantılıdır.
Roma, Med, Pers, Bizans gibi devletlerin hakimiyetinin yaşandığı, İslamiyet’in doğuşunu takip eden yıllarda bu dini yaymak için at koşturan Müslümanların fethetmek için kan döktüğü Ahlat, 1071 yılında büyük kumandan Alparslan’ın Bizanslıları bozguna uğratmasıyla Türklerin Anadolu’yu yurt edinmelerinde çok önemli rol oynamıştır.
Alparslan, Anadolu kapılarını Türklere açarken savaşa Ahlat’ta hazırlanmıştır. Bizans kuvvetleri  ile ilk çarpışmalar Ahlat’ın kuzey sırtlarındaki Sütey Yaylası mevkiinde başlamıştır.
Türklerin Anadolu’ya ilk geldikleri yıllardan itibaren sürekli yurt edindikleri bu merkezde Roma ve Bizans dönemleri de dahil olmak üzere her dönemden kalma değişik tarihi kalıntılara rastlanmaktadır.
Van Gölü’nün hemen kıyısında yapılmış olan bu kalenin yapımına Kanuni Sultan Süleyman zamanında başlanmış olup II. Selim zamanında bitirilmiştir (1568) Kalenin yapımında büyük sanatkar Mimar Sinan ve Zal Paşa’nın görevlendirildikleri belirtilmektedir. Kale, iç ve dış kale olmak üzere iki bölümden oluşmaktadır.
1275 tarihinde yapılan Mahmut oğlu Hasan Aka Kümbeti şekil bakımından aynı özelliği taşımaktadır. Bunlardan başka Boğatay Aka Kümbeti 1281, Hüseyin Timur Kümbeti 1279, Mimar Kasım tarafından yapılmıştır.
Mevcut kümbetler içinde en zengin bezemeleriyle dikkatleri çeken Erzan Hatun Kümbeti 1377, Türk türbe mimarisinin en güzel örneklerindendir. Erzan Hatun Kümbeti’nin üzerindeki üstün nitelikli süsleme ve tezyinatın büyük olasılıkla bir bayana ait olmasından kaynaklandığı anlaşılmaktadır.
Gövdesindeki kısa sütunlarıyla hareketli bir görünüme sahip olan Emir Bayındır Kümbeti 1481, özel şekliyle diğerlerinden farklı bir yapıya sahiptir.
Bayındır Padişah Kümbeti’nin dünyada bir benzerinin olmadığı düşünülmektedir.
Çevreye mistik bir görünüm ve eşsiz bir manzara veren bu kümbetlerin dışında, üzerlerinde ejder kabartmaları, geometrik ve bitkisel bezemeler bulunan, ait olduğu kişinin şahsiyeti ile ilgili bilgiler içeren, boyları 4 metreyi aşan binlerce mezar taşının bulunduğu mezarlıklar da vardır Ahlat’ta.
Bu mezarlıklardan en önemlisi ve en büyüğü Meydanlık Mezarlığı’dır. Bu mezarlıkta mezar taşlarından başka, mezar yapıları olduğu anlaşılan ve halk tarafından “akıt” adı verilen mezar odaları mevcuttur.
Bazılarında ise büyük ozan Yunus Emre’den deyişler bulunmaktadır:

“Yeryüzünde geze idim
Uğradım mirkatlar yatur
Kimi ulu kimi kiçi
Kimi yiğit kimi koca
Kimi vezir kimi hoca
Ançılayın çoklar yatur.”

Bunların dışında Bayındır Köprüsü ve darphane olduğu anlaşılan yapının kalıntıları, 13.yy.da dünyanın en büyük camilerinden biri olduğu anlaşılan “Ulu Cami”nin kalıntıları “Taşdirek” olarak adlandırılan “Bayındır Padişah”ın yazlık köşkü olduğu belirlenen yapının kalıntıları “çifte hamam” Ahlat’ta bulunan eserlerden bazılarıdır.
Ulu Cami bir ilkokul binasının altındaydı. Prof Dr. Halk Karamağaralı tarafından gün yüzüne çıkarılmıştır.
Ünlü gezgin Evliya Çelebi, Ahlat’ta 5 bin hamamın olduğunu yazmıştır. Ancak bu sayının abartılı olduğu anlaşılmaktadır. Fakat çok sayıda çifte hamamın kalıntılarına rastlanmıştır.
Ahlat’taki tarihi dokunun bu derece tahribata uğramasının bir başka nedeni de burasının deprem kuşağı üzerinde bulunmasıdır.Çeşitli zamanlarda oluşan şiddetli depremler, bu eserlerin büyük kısmını yerle bir etmiştir. Hatta bir keresinde oluşan büyük bir deprem sonrası binlerce kişi yaşamını yitirmiş, birçok eser yıkılmış; bunun üzerine depremlerden bunalan 12000 ailenin Kahire’ye göç ettiği halen burada “Ahlat Mahallesi” olarak bilinen bir semtin olduğu bilinmektedir. 
Buradan hareketle Ahlat’ın nüfusunun 300000 civarında olduğu, dönem itibariyle dünyanın en büyük kentleri arasında yer aldığı anlaşılmaktadır.
Ahlat, günümüzde tarihi geçmişi ile geleceğe ışık tutan, doğal ve turistik güzelliğiyle son yıllarda “Doğu’nun Bodrum’u” olarak tanımlanan bir kent haline gelmiştir.
Bu özellikleriyle geçmişte başta “Kubbet-ül İslam” olmak üzere “Ata Yadigarı Şehir” , “Oğuz Taifesi Şehri”, “Kadim Şehir”, “Tapu Senedimiz”, “Anadolu’da Türk Mührü”, “Doğu’nun Bodrum’u” gibi isimlerle taltif edilen “Anadolu’nun Kapısı, Türkiye’nin Tapusu” tanımlamasını da yukarıda sayılan diğer unvanları gibi fazlasıyla hak etmektedir.
Divriği Ulu Camii Türkiye’nin UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesi’ne alınan ilk eserdir. Bu olağanüstü eserin mimarı Ahlatlı mimar Hürrem Şah’tır.
1960’lı yıllarda başlayan Ahlat kazıları halen devam etmektedir. Ancak çıkarılan eserlerin çoğunun yok olduğu üzücü bir gelişmedir.
Abdurrahman Gazi Türbesi Ahlatlı taş ustası Tahsin Kalender tarafından yapılmış tek son dönem eseridir.”
İlhami Nalbantoğlu, konuşmasını Ahmet Turan KAZGÖL’ün  Ahlat’ı anlatan “Ben” isimli şiiri ile sonlandırdı.

BEN 
Ben çağlar ötesinden
Akıp gelen bir selim,
Ben tarihle doğdum
Ben tarihle giderim.
Ben de kutsaldır toprak
Kazma vurma öyle bırak
Mihenk taşı ulamazsan
Bir de benim taşıma bak.
Ben Kubbe-t-ül İslam denen
Üç şehirden biriyim,
Ben asırların değil
Çağların eseriyim.
Ben hal’im, ben atiyim, ben maziyim
Ben Erzan  Hatun, ben Dede Maksut
Ben Abdurrahman Gaziyim.
Alparslan’ı Malazgirt’e ben yolladım
Ertuğrul’un Osman Bey’in beşiğini ben salladım.
Ben de güneş başka doğar
Benim yıldızlarım daha parlaktır,
Benim göklerim mavi
Mehtabım aktır.
Ben sabır taşıyım
Adımve tarihimdri saltanatım
Beni hala tanımadınız mı
Ben Ahlat’ım. 
Ahmet Turan KAZGÖL 

Kendisine yöneltilen soruları da cevaplayan İlhami Nalbantoğlu’na katılımlarından dolayı İLESAM Ankara Şube Başkanı Durak Turan Düz tarafından bir “Teşekkür Belgesi” takdim edildi.
Etkinliğin ikinci  yarısını oluşturan  Şiir Dinletisi, Rıfat Çakır’ın etkileyici sunumu ile gerçekleşti.
Murat Duman, Orhan Yüksel, Hanefi Işık, Orhan Vergili, Prof. Dr. Nurullah Çetin, İhsan Hökelekli, Bekir Yeğnidemir, Sevgi Yücebaş, Ali Kemal Parıldar, Muzaffer Karslı, Seyfettin Çoban, Hayrettin Gültekin, Sibel Unur Özdemir, Selahattin Dündar, Hüseyin Ünlü, Hatun Tülin Şenel, Necati Özdenkoş, Nurettin Gür Ozanoğlu, Ozan Sevdai, Devlet Aksoy, Kul Kemal, Sakine Hanım, Sevinç Doğancan Güven, İbrahim Yaman, Hicabi Koçak, Veli Zor, Aşık Şemsettin Güneş, Aşık Binali Kılıç, Aşık Yaşar Demiroğlu, Yücel Muş, Mahir Ünat, Kemalettin Kalkan, Bayram Yelen, Fatma Yangın Ekşioğlu, Meliha Sevilir, Hilmi Teke, Ali Kahraman, Hüseyin Gürsoy, Dursun Kaymak, Ozan Türkmeni ve Şakir Susuz etkinliğe katılan isimler arasındaydı.
Birbirinden değerli şairlerin ve halk ozanlarının katılımıyla şiirli, sözlü, sazlı dakikalar yaşandı İLESAM Kültür Evinde.
İLESAM Şiir Dinletilerimize şiire, sanata ve kültüre gönül veren herkesi- üyemiz olsun veya olmasın-bekliyoruz.Unutmayın!!!  

(HABER METNİ ve FOTOĞRAFLAR: 28 Kasım 2015-Sibel Unur Özdemir)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder